CHP Lideri Baykal, gruba yaptığı konuşmada Başbakan Erdoğan'a yüklendi. Baykal, 'Sayın polemiğiyle ilgili ise çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.. İşte Baykal'ın konuşması...
"Türkiye'nin bütün başbakanları ortada, kendisi de ortada. Başbakan köylüye de, çocuğa da, emekliye de, siyasetçiye de, muhalefete de kabadır. Üslubu bu. Geçen hafta birden bire bir "siz, sayın" açıklaması yaptı. Bir insana hele kamuoyununun yakından tanıdığı insanlara bir birinci tekil şahıs olarak hitap etmesinde hakaret kastı yoktur. İfade tarzıdır. Bu da doğaldır. Sıcaklık da yaratır. İnsanlar da samimi olurlar. Başbakan kendisine "sen" diye hitap ettiğimden bir kasıt çıkarmasın. Başbakan'a hakaret etmedim. Başbakan bana "sayın" demiyor.
AK Parti diyeceksiniz diyordu. İsimlere taktı. Demek insanların böyle bir dönemi oluyor. Özel takıntıları oluyor. Herkesin kullanacağı lafa karışıyor, bunlar garip olaylar. AK Parti diyeceksiniz, herkesin diyeceğine sen karışamazsın. Cumhuriyet Halk Partisi'ne CHP diyorlar kimisi Halk Partisi diyorlar. İstediği gibi söyler vatandaş. Parti kirlendikçe bir aklanma ihtiyacı ön plana çıkıyor. O çerçevede partime "AK Parti diyeceksin" diyorlar. O onun takdiri. Demeyene de sen karışma. Türkiye'deki alışılmış usüller bunlar. AK Parti'de resmi talimatla dayatma var. Ona takılıyoruz biz de. Bak ben sana "sayın" diyorum. Vazgeçtim sen demesen de olur "sayın".
Başbakan Abdullah Öcalan'a da sayın diyordu. Yani Başbakan bana "sayın" diyecek diye göğsüm kabaracak değil. Başbakan'ın bu kadar dikkatsiz olduğunu, önüne gelen herkese bunu kullandığı için bana demiş dememiş önemli değil. Siyasi tartışmalarda her noktada "sayın" diyeceksin, çelişkiye düşmeden "sayın" demek olmuyor. Yolsuzluklara sahip çıkarken sana nasıl "sayın" derim. Her zaman Türkiye Cumhuriyeti Başbakan'ı olmanın gereğini yapmıyorsun ki.
Başbakan'ın bir takıntısı da İsrail meselesi. İsrail'i nereden çıkardılar diyor. Yani, bugüne kadarki uygulamalarına baktığımızda Başbakan'ın tartışmalı birçok konunun altından kimi çıkardığını gördük. Kuşadası'nda mimar kurallarını ihlal eden bir değişikliği zorluyorlardı. Oradaki çevreler bunu reddetmeye yönelmişti. Bir firma reddederseniz, kanun getiririz demişti. Reddedilmişti ve kanun getirmişlerdi. Kuşadası her türlü zorlamayla, söke söke verilmişti. TÜPRAŞ olayı. Yüzde 14.75'inin kimseye duyurulmadan bir şirkete bu hisseler devredildi. Kıyamet koptu Türkiye'de. Kim yüksek verirse o olsun dedik. Başbakan "Tanımıyoruz" dedi, fotoğrafları çıktı ortaya. Kim bu? OFER çıktı. Başbakan nereden çıkarıyorsunuz bunu diyor. Uygulamaların ortada. Burada da tümünü bir şirkete temizleme karşılığı verelim dedi ve verdi. Bunu savunurken bize de "Azınlıklara karşısınız" dedi.
Tutarsızlık içinde. Kanun çıktı. Cumhurbaşkanı Anayasa'da yazılı Cumhurbaşkanı kavramını ispatlama fırsatını kaçırdı. Bu düzenlemeyi bir kere daha görüşülmeli diye Meclis'e göndermedi. Kendinize güveniyorsanız referandum yapın dedik. Yapmadılar."
0 yorum:
Yorum Gönder